Türk milleti olarak kalkınamıyor olmamızın en büyük sebeplerinden birisi bilim üretmiyor olmamız. Bunun yanında çoğu alanda diğer ülkeleri taklit etmeyi bile beceremediğimiz büyük bir gerçek.
Bilime gereken önemi vermiyoruz ve dışarıdan satın alıyoruz, üstelik çok yüksek fiyatlara. Millet olarak sokağa saçabileceğimiz tek kuruşumuz yok üstelik ileri görüşlü de değiliz. Doğru söyleyen kim varsa bir kulp takmasını biliyoruz, çok hayalci diyoruz.
Bilim üretemiyor olmamızdan çok daha büyük bir sorun bugün damarlarımızda dolaşıyor. Yıllardır üzerimize sinen bu kokuyu bir türlü atamıyoruz, atmasını bilmiyoruz. Dış mihrakların bize bellettiği en mide bulandırıcı şeylerden birisi, Türklerin hiç bir şey yapamayacağı saçmalığıdır. Öyle benimsetmişler ki bu düşünceyi bize artık kimliğimizden, dilimizden kısacası kendimizden utanır olmuşuz. Bize ait ne varsa kötü, ellere dair ne varsa iyi olmuş artık.
Türk milleti çok zeki fakat artık uyuşturulmuş beyinlerimiz ve kulaklarımızda çınlayan tek bir söz var; "Türkler bir şey yapamazlar."
Bilimde en rahat artı konumuna geçebileceğimiz alan bilişim. Yazılımın maliyeti çok düşük, ortaya konulan şey bir zeka ürünü. Ülke olarak kurtuluşumuzun yattığı yer belki de yazılım.
Üretmeden kalkınmamız mümkün değil. Ürettiğimiz malın bize özgü olması gerekiyor eğer daha iyi bir konuma gelmek istiyorsak. Yazılımın düşük maliyeti, sınırsız sayıda çoğaltılabiliyor olması, dağıtımdaki rahatlık göz önünde bulundurulursa ülkeyi ileri götürecek yegane şeylerden biri olduğu rahatlıkla görülebilir.
Peki bu düzen nasıl işliyor? Yani ülkeyi ileri götürebilecek bir ulusal yol haritasına sahip miyiz? Sahip olmadığımızın en büyük göstergesi eğitimin ulusallık çizgisinden çok uzaklara sapmış olduğu gerçeğidir.
İlk bakışta yabancı dille eğitim çok aham şaham bir şeymiş gibi gelebilir lakin ne denli mantıksız olduğunu anlamak için alim olmak gerekmiyor. Atamızın bize onlarca yıl önce göstermiş olduğu "Milli Eğitim" hedefinden kastı yükseköğretim birimlerinde Türkçe eğitimin adeta yasaklanması değildi herhalde. Yabancı dille eğitim dışarıdan çok havalı bir şeymiş gibi geliyor, gerçekten de çok havalı, içi hava dolu.
Neden bu denli önemli ve şart peki Türkçe eğitim. Çünkü Türkçe eğitim aslında ülkenin kalkınması için şart olan ulusal bilincin en büyük dayanak ve kaynağıdır.
Yabancı dille eğitim ile yapılan şey yükseköğretim öğrecileri daha işin başında iken, bu ülkede hiç bir şey yapılamayacağı ve ancak yurt dışında bir şeyler yapılabileceği saçmalığının damarlarına zerk edilmesinden başka bir şey değildir.
Türkçe ek ve kökleri ve matematiksel yapısı ile terim türetmeye tamamen uygun ve bilim dili olma konusunda son derece elverişlidir. Bu konuda Fin bilim adamı G. Ramsted ne demiş bir bakalım;
"Terim bulmakta güçlüğe rastlamıyoruz. Bizim Fin dilinde sözcük kökleri ve ekleri çoktur; fakat Türk dilindekiler kadar bol değildir. Türk dilinde bilimsel terimler yapmak daha kolay olurdu. Çünkü Türk dilinde söz hazinesi çok zengin olduğu gibi ekler aracılığı ile yeni söz yapmak bu dilin ruh ve yapısına uygundur."
Yabancıların farkına vardığı bir şeyi ne yazık ki biz fark edemiyoruz.
Türkçe çok önemli. Ülkeyi ileri düzeye taşıyabilecek ve bilişim dünyasına Türk adını altın harflerle yazdırabilecek insanlar ancak Türkçe’nin bilişimdeki önemini kavramış ve bu ulusal bilinçle eğitim veren kurumlarda yetişebilir. Yabancı dille eğitim veren kurumlar üreten, yaratan ya da yöneten insanlar değil; ancak çoğunlukla yabancı sermayeli bir şirkete hizmet edecek kendi kişisel çıkarlarından fazlasını düşünmeyen insanlar yetiştirmeye eğilimlidir.
Bilişimde Türkçe hazır yapılmışı var onu kullanalım mantıksızlığına karşı ayakta dimdik durmakta olan ulusal bilincin en önemli parçasıdır. Bu bağlamda Türkçe ulusallık yolunda çıkış noktası olma özelliğine sahiptir.
Evrenkentlerinden En Az Birinde Yalnız İngilizce Eğitim Yapılan Ülkeler :
Yukarıdaki bilgilerden de rahatça anlaşılacağı üzere yabancı dilde eğitim ile ülkenin kalkındığını söylemek akıl dışı, yanı sıra ülkelerin gelişmişliği ile anadilde yapılan eğitim ve ulusal bilinçlilik arasındaki bağlantı bir tesadüf olmasa gerek.
Bilişimde ulusallığı sağlamanın diğer bir önemli adımı da açık kaynaktır. Ülke olarak bilişimde kendimize ait tam bağımsız bir yol çizmek istiyorsak, bilim üretip ihraç etmek istiyorsak, dolayısıyla ülke geleceğini kendi arzularımız doğrultusunda yönetmek istiyorsak açık kaynağı destekleyip geliştirmek gerekmektedir.
Bilişim dünyasındaki yenilikleri yakından takip edersek, açık kaynağın bu dünyaya kazandırdıklarını rahatça görebiliriz. Açık kaynak para babalarının yönettiği ve ancak onların arzu ettiği kadarını öğrenebildiğimiz sadece kendi çıkarları doğrultusunda hareket edip bilişimin gelişmesini değil daha fazla para kazanmayı arzu eden zihniyete karşı olanca güçlüğe rağmen ayakta dimdik duran bilişimin özgür ruhudur.
Açık kaynağın ülkemizde gelişebilmesi ancak devletin bunun önemini kavrayıp tam anlamıyla destek olması ile olabilir.
Bilişimde ülke olarak tam bağımsızlığı yakalamanın ve üretip ihraç etmenin, dünyada bir yerlere gelebilmenin ilk adımı ulusal işletim dizgesine sahip olmak, tam dil desteği sağlamak, başkaları için yapılmış bizim için yamanmış şeyler yerine bize özgü olanı kullanmak ve geliştirmektir.
Devletin tüm birimlerini ulusal işletim dizgesi ile birbirine bağlaması, yazılım geliştiricilerin bu ortamda yazılım üretmelerini sağlaması gerekmekte. Devlet desteği ile yazılım alanında pek çok yeni oluşuma gitmek mümkün. Araştırma ve geliştirmeye önem verilirse ve bu alanlara kaynak sağlanırsa, devletin eğittiği insanlar değerlendirilebilirse ülke olarak iyi yerlere gelebiliriz. Bu saydığım şeylerin hiç birisi hayal ötesi şeyler değil. Zor olması başaramayacağımız anlamına gelmez. Bu saydıklarımın hayal ötesi olduğunu ve asla başarılamayacağını düşünen pek çok kişinin olduğunu biliyorum. Ancak Türk milleti çok daha zorlarını başarmıştır tarih boyunca. Bugün bunların artık başarılamayacağını savunanların olması çok yadırganacak bir şey değildir. Böyle insanlar her daim mevcuttu, şimdi de elbette böyle hastalıklı düşüncelere sıkça rastlıyoruz. Dün üzerinde güneş batmayan ülkenin himayesine girmenin bizim kurtuluşumuz olduğu savunanlar ile bugün eğitim dilinin İngilizce olması gerektiği ve ancak bu şekilde modern olabileceğimizi savunanlar arasındaki ortak yönleri yakalamamak ancak bir uyurgezerlik olabilir. Bakalım atamız ne demiş bu konuda, yer TBMM; tarih 6 Mart 1922:
"Efendiler! Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vadisine yuvarlanadurmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklal vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin?.. Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!"
Türk öğretmen, Türk öğrenci ve yabancı dille anlatılan bir dersin Türk milletini bir yerlere getirebileceğine inananlar ancak bu orta oyununun bir parçası olabilirler. Yabancı dille eğitim bir öğretim yöntemi olmamakla birlikte öğrenciye hiç bir şey kazandırmamaktadır. Ayrıca yabancı dille okuma ve anlama hızı ana dile oranla çok düşüktür.
Bugün Arapça yazdığı için cebirin ve algoritmanın (Harzemli Yolu) babası Harzemli’nin nasıl Arap olduğunu sanıyorsak ve Türk olduğunu bilmiyorsak, yarın insanların çağdaşlaşmayı başka bir dilin kollarında arayan bilim adamlarımızın Amerikan ya da İngiliz olduğunu düşünmeleri pek olasılık dışı gözükmüyor.
Uluslararası Çocuk Dili Araştırmaları Derneği verilerine göre anadili en çabuk öğrenen çocuklar Türk çocukları. Bu noktada durup düşünmek gerek, niçin Türk çocukları çok daha çabuk öğreniyorlar dillerini. Türk çocuklarının dillerini çok çabuk öğrenmelerinin en temel sebebi Türkçe’nin matematiksel alt yapısı ile doğrudan akla hitap etmesi, akıcı ve zengin olması ile duygu, olgu ve düşünceleri rahatça ortaya koymaya son derece uygun olmasındandır.
Ülkemizde bilişim konusunu ele aldığımızda kişisel başarılardan ziyade ülkemizin dünya çapında başarılı olmasını istiyorsak, ülkemizin bu alandaki saygınlığının ve çekiciliğinin kabul edilebilir bir seviyeye gelmesini istiyorsak kendimize öncelikle ulusal bir yol haritası çizmeliyiz. Bu ulusal bilinçliliği sağlamanın ilk basamağı da Türkçe’ye önem verme ve onu özenli kullanmaktır. Bugün dünyanın küreselleştiğini ve artık bu düzene ayak uydurmak zorunda olduğumuzu söyleyen ya da söyleyecek pek çok kişi var. Üstelik Türkçe, ulusallık ve bilinç ile hiçbir bağlantı kuramayanların da olduğu şüphesiz bir gerçek. Böyleleri artık bu hayasızca akına dur deyip göğüs germiyor sadece kucak açıyorlar. Böyle düşünenlerin çokluğunu eğitimdeki bozulma sonucu ulusal egemenliğin tehdit altına girmesi ile bağdaştırabiliriz. Yabancı dilde eğitim ancak sömürge ülkelerde sürdürülürken ülkemizde yıllardır yabancı dilde eğitim için diretiliyor. Aslında her şey ortada ve aslında yapılabilecek pek çok şey var.
Atamızın akıllarda yer edip kulaklarımızda çınlayan sözlerini tekrar hatırlamakta fayda var. Hatırlamalı ki bu kutsal sözleri artık yapacak bir şey kalmadı diye sadece yakınıp hiçbir şey yapmayanlar azıcık olsun damarlarında akan kanın farkına varsın. Şöyle demiş atamız gençliğe hitabesinde :
"Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir."
Ülkemizin bilişim alanında daha iyi bir yere gelmesini, ürettiğimizi dışa pazarlamayı istiyorsak eğer, bunun için öncelikle Türkçe’nin bilişimdeki önemini kavramalı ve gerek eğitim kurumlarımızla gerek bilişim merkezlerimizle yetişecek bilim adamlarımızı bu yönde eğitip üretmeye yönlendirmeli. Bu bağlamda Türkçe bize özgü olanı üretmek için gerekli bilinci sağlayacak yegane şeydir. Bu konuda pek çok şey yapılabilir. Yazılım geliştiriciler daha sorumlu davranıp dilimizi düzgün bir biçimde uygulamalarına aktarabilirler. Bilişim yazarları daha anlaşılır olma ve hatırda kalma açısından Türkçe sözcükleri kullanabilirler kitaplarında, akıcılığı sağlamak için yazım kurallarına dikkat edebilirler. Hiç bir şey yapmasalar dahi dilimizi düzgün bir biçimde kullanarak ulaştıkları insanları etkileyip Türkçe’nin bilim dili olma özelliğine katkıda bulunabilirler.
Tüm kalelerimiz teker teker düşmeden bir şeyler yapmalı. Çünkü yarın çok geç olabilir...
Kaynaklar
· Prof. Dr. Aydın Köksal - "Yabancı Dili İyi Öğretebilmek, Orta ve Yükseköğretimi Nitelikli Kılmak İçin"
· Ahmet Okar - "Türkçe’nin Matematiği"
· Klann Delius : (10. Uluslararası Çocuk Dili Araştırmaları Derneği Toplantısı,Berlin)
· The Word of Learning 1998, 48th Ed., Europa Publications, London’dan aktaran: Ümit Şenesen, “Başka Ülkelerde İngiliz Dilinde Öğretim”. Bütün Dünya 2000, sayı: 2001/04, Nisan 2001, Başkent Üniversitesi, Ankara, s. 30-33.