DUYULAR YOLU İLE ÖĞRENME
Herhangi bir sözlü açıklama yolu ile öğrenme oldukça yüksek düzeyde ve güç bir beceridir. Bazı insanlar bunu oldukça zor kazanırlar. Öğrenme biçimleri teorisi, insanların tercih ettikleri farklı öğrenme tarzlarından söz etmektedir.bazıları görerek daha iyi öğrenirken, bazıları işiterek, bazıları da dokunarak, hissederek ve elleyerek öğrenir. Küçük çocuklar ise öğrenme sürecine bütün duygularını katarak öğrenirler. Bu nedenle yalnız sözle verilen bir talimat çocuklar için her zaman öğrenmeyi kolaylaştıran bir yöntem değildir. Çocuk çevresindeki yetişkinlerin tutum ve davranışlarını, olaylar karşısındaki tepkilerini izler ve kendi davranışlarını da bunlara göre oluşturur.Örneğin; Çocuğuna kitap okumanın faydalarından bahseder ve kendimiz hiç kitap okumazsak, çocuk kitap okumanın iyi bir şey olduğunu bilir ama kitap okumaz. Çünkü ailenin sözleri ile davranışları birbirini tutmaz. Bu nedenle çocukla birlikte olan anne, baba ve tüm yetişkinlerin sözleri ile davranışları arasında pekiştirici bir ilişkinin bulunması çok önemlidir. Yaygın bir deyişle söylemek istersek, çocuk yetiştirmekte sözü özü bir olmak çok önemlidir. Kelimeler çocuk için bazen pek anlamlı değildir, ama davranışları bir şekilde gözleyebilir. Eğitimde okul öncesi çocuğa kalıcı ve doğru davranışları kazandırabilmek ana ilke olduğuna göre, tutarlı yetişkinler ve tüm duygulara hitap eden bir eğitim yaklaşımı öğrenmeyi kolay ve kalıcı hale getirebilir.
KENDİ KENDİNE DÜŞÜNME VE ÖĞRENME KONUSUNDA DESTEKLEME
Bebekler yardımla veya yardımsız olarak öğrenirler. Ancak cesaretlendirilir ve desteklenirse çok daha iyi öğrenebilirler. 21. yüzyılda yaşam boyu eğitim hepimiz için bir gereklilik olacak. Bu nedenle ilk eğitimin amacı, genç insanları olgun, bağımsız ve otonom öğrenmeye hazırlamaktır. Eğer bu özellikler, erken çocuklukta geliştirilmezse giderek artan oranda ulaşılması güç hale gelirler. Çocuğun karşılaştığı problemlere çözümler üretebilmesi için sağlanacak fırsatlar, ona gelecekte de kendi problemlerine değişik çözümler üretebilmesi için yardımcı olur. Örneğin: gece yatarken çocuğa hikaye okursak ve bu hikayenin içinde bir problemle karşılaşırsak, çocuğa çözüm yolları buldurmalıyız. Onun konuşmasını sağlamalıyız ki gelecekte karşılaştığı problemlerine kendisi çözüm üretebilsin. Bunun yolu da çocuğun düşünmesini, soru sormasını, düşündüklerini ifade edebilmesini destekleyici ve rahatça cevaplar üretebileceği ortamlar yaratmaktır.
YETERLİ ZAMAN VE UYGUN ZAMAN AYARLAMA
Bu prensip bir yönü ile erken çocukluk eğitiminde gerekli desteği sağlayacak çevre ve araç gereç katkısını ifade eder, diğer yönüyle ise haftada 9-10 saatlik kurum merkezli eğitimin çocuğun ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli olmayacağını gösterir. �Araştırma sonuçları, düzenli yarım günlük bir eğitimin yeterli, daha azının yetersiz, daha çoğunun da gereksiz olduğunu göstermektedir.� Ama çocuğun rahatça hareket edebileceği, denemeler yapabileceği, ilgi alanlarını genişleten eğitime, yani zengin, iyi düzenlenmiş mekanlara ihtiyacı vardır. Bu da ona, evde sağlanacak özel bir oda veya hiç değilse rahatça hareket edip oynayacağı ve hatta dağıtabileceği bir bölüm ayırmayı gerektirir. Okul ise her çocuğun çalışabileceği ve keşfedebileceği malzeme ile donatılmış, rahatça hareket edebileceği, güvenli bir fizik mekan demektir. Çocuğun, ilgi duyduğu konuyu derinliğine öğrenebilecek kadar zamanının olması önemlidir. Bunun için de anne baba ve öğretmenlerin çocuğun faaliyetlerine gereksiz müdahaleden kaçınmaları gerekir. Ama zaman zaman yeni öğrenmeler için de uygun değişikliklerin yapılmasına ihtiyaç vardır.